Chp Nasıl İktidar Olur? Neler Değişmeli? Kim Başa Gelmeli?
Mustafa Kemal Atatürk’ün Mirası Nasıl İktidara Gelir ? Chp Nasıl Yönetilmeli? Chp İktidara Nasıl Gelebilir? Özel Haberimiz…
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan Cumhuriyet Halk Partisi’nin neden iktidarda olmadığı sorusu ile nasıl iktidar olur sorusu, aslında iki farklı sorudur. Daha pragmatist bir yaklaşımla ve daha sığ bir geçmiş bilgisiyle CHP nasıl iktidar olur sorusunun cevabını vermek daha kolay olacaktır. Bilimsel verilerle cevaplanabilecek “neden” ile başlayan ilk sorunun cevabı ise çok daha kapsamlı bir araştırmanın konusudur. Nasıl iktidar olur sorusu, göreceli ve pragmatist bir yaklaşımla ele alındığında, kıta Avrupası modeli, mevcut çok partili sistemimizde halen iktidarda olan en büyük rakibinin neden iktidar olduğu sorusunu başlangıç noktası almamızı gerektirir.
Cumhuriyetin kurulması sonrasında asker ve bürokrat bir kitle ile cumhuriyetin tüm yapı ve kurumlarının devrimlerle oluşturulduğu ve CHP’nin tek parti olarak var olduğu süreci hatırlayarak, aslında 2002 yılından beri tek başına iktidarda olan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ne şekilde çalışarak iktidar olduğunun, CHP yöneticileri tarafından çok net irdelenmesi ve anlaşılması gerekir. Son seçimde oy oranının neden düştüğünü araştırdıktan sonra tekrar erken seçime giderek koalisyonlu bir iktidarı kabul dahi etmeyeceğini gösteren bir partinin alternatifi olabilmek için, yine tek başına iktidar olmayı hedefleyen bir parti hedefiniz olması gerekir. Bu motto aslında Türkiye Cumhuriyeti’nin ve CHP’nin kurucusunun, Kurtuluş Savaşındaki en önemli “ya istiklal ya ölüm” mottosuyla askerlerine ölmeyi emreden ve başaran bir liderin, temel stratejisidir.
İktidar olabilmek için, kendi seçmeninden çok farklı olan bir dünya görüşüne sahip bir seçmenden oy alan ve sürekli eleştirdiği AKP ile koalisyon kurmak isteyen bir Parti yönetimi ve liderinin, Mustafa Kemal Atatürk’ü ne kadar anladığını, Partinin “Osmanlının yarı militer bürokrat yapısı” ve elitist mantığıyla baktığı aslında halk çok iyi görmektedir. Daha net ifade edecek olursak, Parti vizyonunun olan “tek başına iktidar” olması ve bunun haricindeki her söylemi terk etmesi gerekmektedir. Bu vizyon kendi içinde güçlü bir lider ve liderlik yapılanmasını da doğal olarak beraberinde getirecektir.
Adalet ve Kalkınma Partisi, 1950’li yıllarda Demokrat Parti, 1960’lı yıllarda Adalet Partisi içinde yer alan, 1970 yılının ocak ayı itibariyle Milli Nizam Partisi’ni, 1972’de Milli Selamet Partisini, 1983’te Refah Partisini ve 17 Aralık 1997 de kurulan Fazilet Partisi’ni kuran dindar ve muhafazakar bir tabana sahiptir. Dolayısıyla AK Parti, geçmişi itibariyle sürekli bir fikri ve fiziki varoluş mücadelesi vermiştir ve yıllardır verilen bu uğraş içinde var olan tüm kadrolar mevcuttur. İslamcı ve Milli Görüş çizgisinden ötürü sürekli kapatılması sebebiyle aşırı söylemleri bırakarak, merkezde oluşan boşluğu da doldurmak için 14 Ağustos 2001 yılında Fazilet Partisinden ayrılanlar tarafından kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi, 2002 yılında yapılan seçimleri kazanarak tek başına iktidar olmuştur. 22 Haziran 2001 de Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılan Fazilet Partisi ise, 20 Temmuz 2001 yılında kurulan Saadet Partisi olarak girdiği seçimlerde barajı aşamayarak Meclis dışında kalmıştır. Bu iktidarın alt yapısını ise, Refah Partisinin 1994 yılında, iyi bir reklam kampanyasıyla, sol değerleri muhafazakar kelimelerle sloganlaştırarak kazandığı yerel seçimler sonrasında kazanılan, özellikle büyükşehir belediyelerindeki başarısı oluşturmuştur.
Her siyasi partinin kendisini destekleyen kitleyi iktidara taşıması ve yaratılan ülke zenginliğinden pay vermesi gerekmektedir. Bir örnek verelim; üniversite mezunu ancak işsiz bir gençsiniz. Devlet memuru olmak istiyorsunuz ama bu kadroları atayan iktidarla bir ilişkiniz yok. Seçim dönemi geldi ve oy vereceğiniz parti mevcut devlet kadrolarını tasfiye etmeyeceğini söyledi, yeni iş olarak da bir alternatif ortaya koymadı. Bu koşullarda hangi partiye oy verirsiniz? İktidardaki partinin seçim merkezine gittiniz veya mahallenizdeki parti sorumlusu sizinle iletişim kurdu, ilgilendi, isminizi kaydetti. Seçim sonrasında kazandılar ve sizi kadroya aldılar. En kötü ihtimal sözleşmeli personel oldunuz. Peki bundan sonra artık kime oy verirsiniz?
Bu iletişim ancak sürekli halkla-milletle iletişim içinde olan güçlü bir örgüt yapısı ile mümkündür. CHP’nin, seçmen nüfus nicelikleri ve niteliklerinin, demografik yapısını içeren, teşkilattan gelen bilgilerle güncellenen çok iyi bir seçmen veri tabanına sahip olması gerekir. Her sokakta, hatta daha ileri gidersek her apartmanda bir parti sorumlusu olmalıdır. Çağrı merkezi ve internet üzerinden iletişim kurulabilmelidir. Bu iletişim sonucunda sorununuz çözümlenmelidir. Dolayısıyla halk CHP’ye güvenmeden, CHP’nin tek başına iktidar olması pek de mümkün görünmemektedir