Fikri Mülkiyet ve Rekabet Hukuku Bağlantısı
Fikri Mülkiyet Kanunu Nedir? , Fikri Mülkiyet ve Rekabet Hukuku Bağlantısı, Fikri Mülkiyet Hakları
FİKRİ MÜLKİYET VE REKABET HUKUKU BAĞLANTISI
Konuya başlamadan önce, bu iki yeni hukuk dalı hakkında kısa bilgi vermek daha isabetli olacaktır. Gerçekten de, bu iki hukuk dalı ülkemizde son 20 yılda ortaya çıkan ve halen gelişme aşamasında olan yasal alanlardan biridir. 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun 1994 yılında yürürlüğe girerken, Patent ve Ticari Markayı düzenleyen Kanun Hükmünde Kararname 1995 yılında yürürlüğe girmiştir. Bilindiği gibi fikri mülkiyet hakları mal sahibine münhasır haklar vermektedir. Hak sahiplerine verilen bu haklar, bazı durumlarda serbest piyasa ekonomisinde rekabet ortamının bozulmasına da yol açabilir. Rekabet kamu refahı için gerekli olduğundan, piyasada serbest bir rekabet ortamı sağlamayı ve sürdürmeyi amaçlayan rekabet yasasının ve hak sahiplerine rekabet yasasının yasakladığı tekel durumuna benzer bir hak veren fikri mülkiyet hukukunu ile yakından ilişkilidir.
Hem ticari marka hem de patent hakkı, sahibine verilen yetkilerin yalnızca kendisine ait olduğu, başka hiç kimsenin rızası olmadan bu ticari markayı veya buluşu kullanamayacağı anlamına gelir. Diğer bir deyişle, hakkın konusunu münhasıran kullanabilmenin yanı sıra, sonuçlarını kullanmanın yanı sıra, başkalarına da faydalanmamaya ve başkalarına fayda vermemeye yetki verir. Bu açıdan, tekelciliği önlemek için rekabet hukuku ile fikri mülkiyet hukuku arasında bireylere tekel benzeri haklar tanınmasını isteyen bir çatışma olduğu düşünülebilir. Ancak, fikri mülkiyet hukuku ile rekabet hukukunun bu nedenle çeliştiğini söylemek yanlış olur. Çünkü her iki hukuk dalı da tek bir amaca yöneliktir: “ekonomik refah”. Ekonomik refah yakalanarak ekonomik refah sağlanmaya çalışılmaktadır. Etkin çalışan tüketicilerin yararına çalışan bir ekonomik ilişkiler planında refah eşit olarak dağıtılır, böylece toplumda ekonomik refah sağlanır. Etkinlik olarak adlandırılan, insanların ekonomik, sosyal, kültürel ve bilgi ihtiyaçlarını karşılayan ürünlerin sürekli yenilenmesini ifade eder.
FİKRİ MÜLKİYET VE REKABET HUKUKU İLİŞKİSİ
Ortak hedefin ekonomik refah olduğunu söyledik. Ancak, her iki hukuk dalı da bu ortak hedefe farklı şekillerde ulaşmaya çalışmaktadır. Fikri mülkiyet ve rekabet hukuku bağlantısı da buradan doğar. Fikri mülkiyet hukuku insanları yeni icatlar yapmaya teşvik eder, böylece teknolojik gelişmeyi mümkün kılar ve hayatımızı kolaylaştırır. Sosyal refah için teknolojinin, dolayısıyla yeni icatların önemini kavramak için fazla ileri gitmeye gerek yoktur. Her zaman elimizde olan ve zorunlu bir ihtiyaç haline gelen cep telefonlarının icat edilmediğini düşünmek bile, yeni icatların tanıtımının halkın refahı için ne kadar önemli olduğunu anlamamız için yeterli olacaktır. Aynı örneği tekrar inceleyelim, cep telefonları ilk çıktığında, böyle gelişmiş özelliklere sahip değildi. Her gün yeni icatlarla bugünkü halini aldı, ancak buluşu yapan bunun bir yararını görmezse yeni icatlarla cihazlar geliştirmeye çalışır mıydı? Fikri mülkiyet hukukunun, sahibine sağladığı haklar sayesinde teknolojinin gelişmesine ve dolayısıyla ekonomik refaha katkıda bulunduğunu görüyoruz.
Rekabet hukukunun ekonomik refah elde etmesinin yolu, rekabetçi bir ortam sağlamak ve böylece daha kaliteli ürünlerin üretimini teşvik etmektir. Oldukça rekabetçi bir pazarda, müşteriler çok sayıda seçeneğe sahip olacak ve bunu bilen satıcılar ürünlerini daha kaliteli hale getirmeye ve daha uygun bir fiyata satmaya çalışacaklar, böylece ürünleri tercih edilecek. Fikri mülkiyet hukuku ile ilişkilere gelince, yeni bir buluş ortaya çıktığında, sahibinin patentine sahip olacak ve münhasıran kullanma yetkisine sahip olacaktır, bu ilk bakışta rekabeti önlemek gibi görünebilir. Bununla birlikte, gerçekte durum böyle değildir, aksine, rakipler bu buluşu geçmeye çalışacak ve daha yararlı ve nitelikli icatlar yapmaya çalışacak ve böylece teknolojik gelişme hızlanacaktır.
Sonuç olarak, fikri mülkiyet hukuku ve rekabet hukukunun yakından ilişkili olduğunu söyleyebiliriz. Bu ilişki ilk bakışta bir çelişki gibi görünse de, konu daha ayrıntılı olarak incelendiğinde, bunun aynı amaca bir çelişkiden farklı bir şekilde ulaşmanın bir yolu olduğu görülecektir.