Osmanlı Dönemi Siyasi Düşüncesi;İdeoloji,Din ve Adalet

Osmanlı Döneminin Bilinmeyen Siyaset Anlayışı, İdeolojisi ve Genel Bakış Açısı ve Adalet Anlayışı…

Günümüzde en popüler tartışma konularından bir tanesi de hiç kuşkusuz Osmanlı dönemindeki siyasi düşünceler ve bu düşünceler çerçevesinde gelişen ideolojilerin doğrudan doğruya etkilediği din ve adalet anlayışıdır. Bu konunun bu denli çok fazla tartışılmasının ise iki sebebi bulunmaktadır. İlk olarak 600 yıl yaşamış olan bu imparatorluğun bu kadar uzun süre yaşamasındaki en büyük etkenleri anlamaya çalışmak bir diğer sebep ise biraz daha güncel olup günümüz Türkiye’si ile Osmanlı dönemindeki  siyasi düşünce, ideoloji, din ve adalet anlayışını karşılaştırmaktır.

Az önce sizlere ideoloji, din ve adaleti etkileyen en büyük nedenin siyaset olduğunu söyledim; bu söylem belki sizlere ilk etapta anlamsız ve zıt gelmiş olabilir çünkü bizler şimdiye kadar din kavramının diğer kavramları etkilediği üzerinde durduk ancak eğer durum böyle olmuş olsaydı emin olun ki Osmanlı sistemi çok daha farklı işlerdi. Evet, Osmanlı siyasi düşüncesinde en  başından beri  din etkili olmuştur; ama arka planda asla siyaseti şekillendirmemiştir. Osmanlının kuruluşundan itibaren din etkindir. Neden mi? Düşünün Osman Bey, Osmanlı Devletinin ilk kurucusudur; ancak o dönemde yanında yer alan isimler Şeyh Edebalı  ve Elvan Çelebi gibi manevi yönü ağır basan kişilerdir. Bu bağlamda dönemleri değerlendirdiğinizde hükümdarları etkileyen manevi şahsiyetleri çokça bulmanız mümkündür.Ancak  dikkat edin Osmanlı döneminde devlette din kadar kutsal bir boyut taşımasına rağmen  hiç bir zaman  din adamları; siyaset ve devlet  yönetimine olabildiğince dahil edilmemiştir.  Bu sebeple din çoğu dönemde aslında iktidar için bir  güç sembolü olmuştur.

Osmanlı döneminde belirgin bir ideolojiden bahsetmenin mümkün  olduğunu aklımızın bir kenarına yazmamız lazım çünkü bu ideoloji dogrudan doğruya siyasetle iç içe geçmiş durumdadır. Osmanlı devletinin bir İmparatorluk boyutunu almasında ve farklı din ve ırka mensup insanları bir çatı altında toplamasındaki başarının en büyük sebebi hiç kuşkusuz ki sahip olduğu ideolojide emin adımlarla ilerlemesidir. Osmanlı,  göçebe hayattan yerleşik bir hayata geçmekle yetinmemiş ve bu yerleşik hayatta büyüme ideolojisi ile yoğrulmuştur. Şu  bir gerçek ki bu büyüme ideolojisi çoğu zaman Osmanlı devleti ile diğer devletleri karşı karşıya getirmiştir. Ancak Osmanlı devleti  tüm devletlerle iyi ilişkilerde bulunmaya çalışmıştır ki bu sayede fethettiği ülkedeki insanların kendisi adına oluşabilecek ön yargıların önüne geçmiştir. Ayrıca Osmanlı bu siyasi kurgulamada en çok fethettiği yerde bulunan gayri müslim tebaaya sahip çıkarak ideolojik olarak ciddi anlamda rant sağlamıştır. Kendilerine hayranlık duyan ülkeleri kendi topraklarına katan Osmanlı buralarda yer alan insanları dil, din gibi kavramlarda hiçbir şekilde zorlamamış ve onlarında haklarını gözetebilmek adına Örfi hukuk sistemini onlar için ön plana çıkarmıştır. Burada değinmek istediğim ufak bir konu var: Evet, Osmanlı devleti döneminde Şer’i ve Örfi hukuk sistemleri kullanılmıştır ve bu sistemlerde her ne kadar gayri müslim halka Örfi hukuk sistemi uygulansa da unutulmaması gerekir ki Örfi hukuk sisteminin temelinde de Şer’i hukuk sistemi yer almaktadır. Bu sebeple gayri müslim halk kendi değer yargılarına göre yargılanmaya çalışsa da bu tam anlamı ile gerçekleşmiyordu; ama hiç bir zamanda Osmanlı devletine sonradan katılan bu insanları toplumsal hayattan uzakta tutmuyordu.

Yayılımcı ve sınırları genişletici  ideolojisi etnik gruplara olan ılımlı yaklaşım siyaseti ile tam tamına 600 yıllık bir hükümdarlığın ispatıdır Osmanlı. Herkesin adalet ve hukukun karşısında eşit olduğu bu dönem şuanda birçok ülkenin yapmak istediği ancak yapamadığı şeylerden yalnızca bir tanesidir.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.